< bozkurt

bozkurt<
   
  SEHZADELER DİYARI AMASYA
  TAŞOVA
 


            

                 wwwblogmekanicom1


 

Amasya Facebook TopluluğuAmasya Facebook Topluluğu

  
    TAŞOVAMIZA  HOŞ GELDİNİZ.




BENİM SINIRIM ALTAYLARDAN TUNAYA KADAR
ASLIM OGUZ YÜCE TÜRKÜN SANLI SOYUNDAN
BAŞIMI ESİRGEMEM ALLAH YOLUNDAN

 

Amasya Facebook TopluluğuAmasya Facebook Topluluğu







 

Amasya Facebook TopluluğuAmasya Facebook Topluluğu





 

Amasya Facebook TopluluğuAmasya Facebook Topluluğu





 

Amasya Facebook TopluluğuAmasya Facebook Topluluğu





 

Amasya Facebook TopluluğuAmasya Facebook Topluluğu






 

Amasya Facebook TopluluğuAmasya Facebook Topluluğu







 

Amasya Facebook TopluluğuAmasya Facebook Topluluğu


























      TAŞOVA'NIN  TARİHCESİ

       Karadeniz Bölgesi'nin Orta Karadeniz Bölümünde Amasya İli'ne bağlı bir ilçe olan Taşova'nın kuzey ve kuzeybatısında Samsun, doğu ve güneyinde Tokat, batısında da Merkez ilçesi bulunmaktadır. İlçe dağlık alanlarla kuşatılmış olup, orta ve doğu kesimi alçak düzlükler halindedir. Kuzey kesimini Canik Dağları, güney kesimini Sakarat Dağı, batı kesimini de Kara ömer Dağı sınırlandırır. Yöre Kelkit Irmağı, Destek Çayı ve Gökdere ile sınırlanmıştır. Ayrıca Boraboy Gölü ile Uluköy Baraj Gölü yörenin aynı zamanda da mesire yeridir.

İlçenin yüzölçümü 1.010 km2.dir. 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 57.050'dir. Amasya’ya uzaklığı 55 km olan ilçenin ortasından Yeşilırmak geçmektedir. Taşova’nın denizden yüksekliği 230 metredir; ancak ilçenin dağlık ve engebeli yapısı nedeni ile bu yükseklik değişmektedir.

İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Şekerpancarı, buğday, arpa, üzüm, tütün, elma yetiştirilir. Hayvancılıkta ise daha çok koyun ve sığır yetiştiriciliği yapılmaktadır. İlçede sanayi kuruluşu olarak; Tekel'in yaprak tütün işletmesi ile un, çeltik ve lastik fabrikası vardır.

İlçede yapılan arkeolojik araştırmalarda MÖ.1650 yıllarında Hititlerin Taşova ve çevresini kontrolleri altında tuttukları ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır. MÖ.1200-700'de Frigler, Kimmerler ve Medler yöreye egemen olmuşlardır. Taşova, Pers Kralı III.Adaşir zamanında Perslerin eline geçmiştir. Bu durum Makedonya Kralı Büyük İskender'in Anadolu'yu MÖ.331 yılında ele geçirmesine kadar sürmüştür. Taşova da Büyük İskender'in yönetimine geçmiş, Makedonya Krallığının dağılması üzerine de MÖ.291!de yörede kurulan Pontus Krallığı'nın egemenliğini tanımıştır. Romalılar Pontus Krallığının egemenliğine son vererek yöreyle birlikte Taşova'yı da Roma topraklarına dahil etmiştir. Taşova 395 yılına kadar Roma hakimiyetinde kaldı. Bu tarihten sonra asırlarca Bizanslar yöreyi ellerinde tuttular. 712 yılında Emeviler Taşova'yı ele geçirdiler. Türkler Anadolu'ya gelene kadar yöre, Arapların idaresinde bulundu. Malazgirt Savaşı'ndan sonra (1071) Horasan'dan gelen Türk boyları çevreye yerleşmişlerdir. Bunların arasından Seyyid Nurettin Alparslan da Taşova'nın olduğu yere gelmiş ve burada bir zaviye kurmuştur.

Taşova, 1075 yılında Danişmendli hükümdarı Melik Gazi'nin yönetiminde bir kültür merkezi haline gelmiş, ancak Moğol isyanından sonra burada Kadı Burhaneddin devleti, ardından Tacettinoğulları 1425 yılına kadar egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Çelebi Sultan Mehmet Tacettin Beyliğine son vererek yöreyi Osmanlı topraklarına katmıştır. Osmanlı döneminde, Tokat sancağına bağlı bir köy olan Taşova Cumhuriyet döneminde Tokat İli Erbaa İlçesine bağlı olarak kalmıştır (1923-1944).

1944 yılında da Tokat İli'nden ayrılarak Amasya'nın ilçesi konumuna getirilmiştir.
Taşova'nın 9 km.uzağındaki Alparslan Kasabasında bir hamamda kurulan, Taşova Belediyesi yönetimindeki Alparslan isimli özel müzede, yörede rastlantı sonucu bulunan eserler sergilenmektedir.

Taşova yakınındaki Özbaraklı'da, antik Roma yolunun vadiyi kontrol etmek için Roma döneminde yapılmış Yukarı Baraklı Kalesinin bir kısım duvarları günümüze ayakta gelebilmiştir. Özbaraklı'daki şelalenin çıktığı alanda Roma dönemine ait bazı kalıntıların temel izleri dikkati çekmektedir. Ayrıca burada bir Bizans Kilisesi (Şelale Kilisesi) kalıntıları da bulunmaktadır. Kızgüldüren Köyü içerisinde yalnızca duvarları ayakta kalmış bir Bizans Kilisesi (Kızgüldüren Kilisesi) bulunmaktadır. Bu kilise Osmanlı döneminde Cami olarak kullanılmıştır. Ayrıca Taşlıova'da XVII.yüzyılda yapılmış Aşağı Baraklı Camisi ahşap camiler grubundandır. Uluköy Kasabasında da XVII.yüzyıla tarihlenen Uluköy Sinan Paşa Hamamı bulunmaktadır. Şeyh Nurettin Alparslan Türbesi MS.XIII.yüzyılda Selçuklu döneminden kalan bir eserdir.Ayrıca Uluköy Kasabasında da XIX.yüzyıla tarihlendirilen Ergüneş Baba Türbesi, İlçe merkezine 9 km uzaklıktaki Dörtyol Köyü'nde Dörtyol Hamamı bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Sepetli Köyü'nde ve Esençay'da höyükler bulunmaktadır.

Taşovanın kültürel mirasları turizmi alevlendirebilecek düzeydedir. Taşova çevresinde yapılan kazılarda, Romalılarda, Hititlerdenü, Osmanlılardan kalma, tarihi buluntular, Alpaslan ve Amasya müzelerinde sergilenmektedir. İlçede müzenin olmayışı, bu tarihi mirasların, ilçe dışında sergilenmesini zorunlu kılmaktadır. beklemektedi
YUKARI BARAKLI KALESİ:
Özbaraklı Kasabası’nda, Yukarı Baraklı’nın 3 km batısında Kaletepesi denilen hakim bir nokta üzerinde Antik Roma Yolu’nun geçtiği vadiyi kontrol için inşa edilen yapının bir kısım duvarları hala ayakta durmaktadır. M.S. 2 ile 4, yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin edilmektedir.
AŞAĞI BARAKLI CAMİİ:Osmanlı döneminin 17. yüzyıl yapılarından olan camii, koruma altındaki taşınmaz kültür varlıklarındandır. Yöremizde ender rastlanan ahşap camilerdendir. Caminin içerisinde ve kubbelerde yoğun alçı ve sıva üzerinde kalem işi süslemeler bulunmaktadır.
KAYABAŞI YAYLASI SİT ALANI ve ŞELALE KİLİSESİ:Özbaraklı Kasabası’nda, şelale kaynağının çıktığı çanak şeklindeki düz alan üzerinde antik döneme ait Roma ve Bizans kalıntılarının temel izleri mevcuttur. Aynı şelalenin kuzeye bakan yüksek yamacının güneybatı köşesinde suyun yıllarca akması sonucu meydana gelen kalkerin oluşturduğu doğal bir mağara bulunmaktadır. Mağaraya 4 basamaklı bir merdivenle inilmektedir. Kuzey cephesinde ise Horasan harcı ile örülerek kapatılmıştır. Halk arasında kilise olarak bilinmektedir.
KIZGÜLDÜREN KİLİSESİ: Kızgüldüren köy içi mevkiinde, yalnız beden duvarları ayakta kalan bir kilise mevcuttur. Bizans dönemine ait olan bu kilise Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde camii olarak kullanılmıştır.
ROMA YOLU: Tarihi Roma Yolu Erbaa şehrinden başlayarak, Tanoba ve Esençay’dan, Çakırsu, Darma, Tekke, Baraklı, Ebemi ve Uygur kasabaları’na uzanan güzergahı izlemektedir.
SEPETLİ TÜMÜLÜSLERİ ve HÖYÜK:Sepetli Köyü’nde bulunan tümülüsler Geç Helenistik ve Roma dönemlerinden kalmadır. Bu alanda buluna bir höyükte yapılan kazılar sonucunda çok sayıda altın buluntuları elde edilmiştir.
ESENÇAY TÜMÜLÜSLERİ:Roma dönemindeki kral kişiler için inşaa edilen mezar odalarının üzerine büyük toprak kütleleri yığılarak küçük tepeler oluşturmak suretiyle yapılan anıt mezarlardır.
Esençay Kasabası’nın kuzey sırtlarında bu tip tepelerden 5 tane bulunmaktadır. Bunlardan Çakırmıstık Tepesi’ndeki tümülüsün içerisinde bronz bir lahit bulunmuş olup, Amasya Müzesi’nde sergilenmektedir.                        DÖRTYOL HAMAMI:İlçe merkezine 9 km mesafedeki Dörtyol köyü sınırları içinde hamam Osmanlılardan kalmadır.
Bidevi Çardağı Hapishanesi: (Bidevi, eskiden Erbaa’ya şimdi Taşova’ya bağlı Esen çay kasabasıdır)

Çelebi Mehmet , emirlerine karşı gelen Ankara’ya hakim Fizurbeyoğlu Yakup Bey’i özrü karşısında öldürme cezasından vazgeçince, serbest bırakıldığı taktirde baş kaldırma ihtimalinden çekinerek Baltaoğluna Yapuk Bey’i tutuklu olarak Tokat’a götürmesini ve Bidevi Çardağı’na hapseylemesini emretmiştir.H.814/M.1412 (77)Musa Çelebi’nin beylerbeyi olan Mihaloğlu Mehmet Bey de yine Bidevi Çardak’ta hapsettirilmiştir.

İkinci Murat Han Menteşe Beyliğine son verince, sarayda izzet ve ikram içerisinde yetişen Menteşe Bey’i İlyas Bey’in Üveys ve Ahmet adlarındaki çocukları, atalarından kalan toprakları ele geçirmek havesine düşerek kaçmaya kalkıştılar.Durum haber alınınca bu iki oğul , Birdevi Çardak’ta hapse atıldılar.İki yıl kadar bu zindanda kaldılar.Bir kış günü hücrelerini döşemek için bir kaç çuval ot getirttiler. Ot getiren hamalı kandırıp, kendilerini çuval içerisinde dışarı çıkarttırdılar.Ahmet bey buradan kurtulduktan sonra Diyarbakır’a ordam Mısır’a oradan da Acem diyarına geçerek izini kaybettirdi. Üveys ise kırlarda şaşkın dolaşırken yakalanarak kale dizdarı ile birlikte cezalandırıldılar.H.829/M.1428(79). Sırbistan’da Semendire kalesinin zaptından sonra kale muhafızı Vilikoloğlu’nun iki oğlu esir edilerek Bedevi’ye hapse gönderildi
ŞEYH NURETTİN ALPASLAN TÜRBESİ:M.S. 13. Yüzyıl Selçuklu döneminde yörede küçük bir külliye olarak inşaa edilen yapılar topluluğundan ayakta kalan tek eserdir. Alpaslan Kasabası’ndaki türbe, 1257 yılında bölgeye yerleşen Selçuklu Türklerinden Şeyh Nurettin Alpaslan anısına yapılmıştır.
ERGÜNEŞ BABA TÜRBESİ:Uluköy Kasabasında 19. yüzyıl Geç Osmanlı dönemine ait basit mezar biçiminde ve etrafı taşlarla çevrili bir türbedir. Tesbit ve tescili yapılarak koruma altına alınan yerlerdendir
Fatih Sultan Mehmet Han Sonusa’da: Fatih Sultan Mehmet han Trabzon’u alıp, yön ve yönetimi düzenledikten sonra atının dizginlerini taht kenti olan İstanbul ‘a doğru çevirdi.Sonusa’ya geldiği zaman Kızıl Ahmed’e sancağını verdi.

Fatih Sultan Mehmet Han,Trabzon yolculuğuna ise Niksar’dan geçerek gitti. Kutlu padişah Sinop’un zaptını tamamladıktan sonra Trabzona gitmek istedi. Yolların güçlüğü dolayısı ile üç yüz baltacı, üç yüz kazmacı, üç yüz kürekçi, üç yüz küfeci, üç yüz taşçı kaldırımcı nefer tertip ettirdi.Bunlar ormanları kestiler, taşları kırdılar, yol açtılar.Bu suretle açılan yollardan Yeşil Irmak ve Koylu suyu geçilerek Niksar’a varıldı.Fatih, Ramazan ayını Niksar’da geçirdi.Bayram namazını Niksar Ulu Cami’de kıldı.

Sonusalı Akbilek Yahşi Halife (1524): Büyük bir alimdir. Osmanlı Şeyhülislamlarından Müftiyüs-Sekaleyn İbni Kemal’in hocasıdır. Sanusa'lı olan Akbilek hoca, Arabistan'da büyük alimlerden ders almış, yurduna döndükten sonra 40 yıl medrese hocalığı yapmıştır.(82).

Bölgede Eşkiya: Nur Ali Halife adlı bir sapık , 20 bin kadar taraftarla Niksar’dan başlayıp yağma ve talan ederek Amasya’ya yöneldi.Bunun üzerine Sultan Selim’in ağabeyi sultan Ahmet, veziri olan Yularkısdı Sinan paşa’yı kalabalık bir kuvvetle bölgeye gönderdi.Sapık kendini zor kurtararak Tokat’a kaçtı.

 

 

 
  Bugün 6 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!
ekle

BOZKURT<>bozkurt bozkurt<
- bozkurt<
- Click here for more free videosBOZKURT<
Downloads: Views: 105930
 
 
Sitenizesayac.comSitenizesayac.com >

---------------

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy



---------------

sitene ekle
<
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol